Türkiye’de İlk SSK Ne Zaman Başladı? Bir Anı, Bir Değişim
Kayseri’de, küçücük bir mahallede büyüdüm. Hani bazen küçükken gözümüzde dev gibi büyüyen şeyler vardır ya, işte o mahalle de öyleydi. Her köşe başı, her sokak, her kahvehane, sanki hayatın anlamını öğrenmek için gerekliymiş gibi gelirdi. Ailemin büyüklerinden hep bir şeyler duyardım. Zamanında işçi olarak çalışan dedemden, bir gün devletin “herkese sağlık hizmeti” vaadinde bulunacağını duyduğumda, ilk kez umut dolu bir kıvılcım hissetmiştim. Çünkü o yıllarda, kimse sağlık güvencesiyle ilgili bu kadar fazla konuşmazdı. Ama o gün geldi ve Türkiye’de ilk SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu) 1946 yılında kuruldu. İnanın, o gün, mahalledeki kahvehanede dedemle oturduğumda, bir şeylerin değişmeye başladığını hissedebiliyordum.
Sosyal Güvenlik Sisteminin Başlangıcı: Dedemle Bir Sohbet
Hatırlıyorum, bir akşam dedemle evin balkonunda oturuyorduk. Güneş yavaşça batarken, dedem sigarasını yakmış, bana geçmişten, eski Türkiye’den bahsediyordu. “Büyüklerimiz bizlere çok zor yıllar yaşattı” diyordu, gözleri uzaklara dalarak. O yıllarda, işçilerin hastalık durumlarında veya yaşlılıklarında hiçbir güvencesi yoktu. Her şey kendi omuzlarındaydı. “Sosyal güvenlik,” dedi dedem, “bizim gibi insanların hakkıydı ama kimse bunun üzerine gitmedi. Bugün, yıllar sonra, devletin adım atmaya başladığını görmek beni sevindiriyor.” Dedem, 1946 yılında kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun, gerçekten de halk için bir devrim olduğunu anlatıyordu. “İlk defa, devlet işçisini düşündü” dedi. O an, yıllar sonra kaybolan ama tekrar geri gelen güvenin, nasıl bir şey olduğunu anlamaya başladım.
Bunu dedem bana anlatırken, içinde bir umut vardı. Ama bir yandan da hüzün. Çünkü dedemin yaşadığı zorluklar, sosyal güvenliğin eksik olduğu yıllarda geçirdiği sıkıntılar çok derindi. O an düşündüm, işçi sigortası ilk defa kurulmuş olabilir ama dedemin ve benzerlerinin hayatına ne kadar erken girdi ki bu sistem? Peki, bu işçilerin günümüze kadar süregelen hakları nasıl savunulmuştu? Dedemin yaşadığı yıllarda, sağlık hizmetlerine ulaşmak, çok zor ve pahalıydı. 1946, bizim için bir dönüm noktasıydı, ama belki de çok geç bir nokta…
Bir Dönüm Noktası: 1946’nın Etkisi
O gün dedemin hikâyelerini dinlerken, 1946 yılına bir de kendi gözlerimle bakmaya başladım. Türkiye’de ilk SSK’nın kurulması, sağlık güvencesi konusunda büyük bir adımdı, ama bir yandan da bu adımın ne kadar önemli olduğunu, ancak yıllar sonra daha derinden anlayabildim. Dedem, “O zamanlar kimse sigorta yaptırmazdı. Yola çıkarken, en önemli şey sağlıklı olmandı. Ama şu an bak, devlet kendi işçisini düşünüyor, işte bu çok önemli” diyordu. O an, 1946’dan 2025’e kadar bu sürecin ne kadar evrildiğini düşündüm. Türkiye’deki sigorta sisteminin tarihsel gelişimi, aslında herkesin bir hayat garantisi istediği bir dönemin de yansımasıydı.
Gerçekten de o yıllarda, devletin sağladığı sigorta imkânları, pek çok insan için hayatta kalma mücadelesiydi. Yani devlet, uzun yıllar boyunca işçilerin, esnafın, tüm çalışan sınıfın arkasında durmadı. Ama 1946’dan sonra, ilk SSK kurumu kurulup, işçi sigortaları başlatıldığında, bu tabuları yıkmak mümkün oldu. Artık insanlar, hastalıklarında devletin yanında olduğunu biliyorlardı. Ancak benim aklımda hep bir soru vardı: Sosyal güvenlik, her zaman bize tanınan bir hak mıydı, yoksa devletin insafına mı kalmıştık?
Kayseri’de Bir Çalışan Olarak Benim Hayatımda SSK
Kayseri gibi küçük bir şehirde büyüdüğümde, sigortanın ne demek olduğunu tam olarak anlamam biraz zaman aldı. İnsanlar çalışırken sigorta primlerini ödediklerini, bir gün hastalandıklarında bunun karşılığını alacaklarını söylerdi. Bu arada, ben de her gün iş yerinden çıkarken, ne kadar sistematik çalışıldığını, ama bir yandan da bu sistemin zaman zaman bürokratik sıkıntılar yüzünden ne kadar zor hale geldiğini fark ettim. Ama bir gün, bir işçi arkadaşım hastalandığında, hastane faturasının nasıl karşılanacağı konusundaki kaygılarını görünce, SSK’nın aslında ne kadar değerli olduğunu fark ettim. O an, dedemin yıllar önce söylediği gibi, devletin bu sorumluluğu alması gerçekten de büyük bir adım.
Hayat, bazen tam olarak ne olduğunu anlamadan yaşanır. Dedemin 1946’daki SSK reformunun ne kadar önemli olduğunu anlamam yıllar aldı. Ama şimdi bakınca, o yıllardan bugüne kadar gelişen sağlık güvencesi, pek çok kişinin hayatını kurtardı, onları güvence altına aldı. İnsanların sağlık hizmetlerine ulaşabilmesi, sadece bir “hak” değil, aynı zamanda bir insanlık meselesi. Dedemin bana o gün söylediği sözler, hala kulaklarımda çınlıyor. “Devlet, bizleri düşündü” demişti, o sözler bana çok şey anlatıyordu. O an, Türkiye’de SSK’nın aslında sadece bir sigorta sistemi değil, insanların yaşamına değer katan bir sistem olduğunun farkına vardım.